Sigortalının Başlangıcının Tespiti Yargıtay Kararı detaylarına kurumsal sitemizden hemen erişebilir ve alanında uzman kadromuzdan teklif alabilirsiniz. İş hukuku alanında tecrübe sahibi avukatlarımız ile Türkiye’nin her yerinde hizmetteyiz.
Sigortalılığın oluşumu için çalışma olgusunun varlığı zorunludur. Yöntemince düzenlenerek süresi içinde Kuruma verilen işe giriş bildirgesi, kişinin işe gidiğini göstermekte ise de, fiili çalışmanın kanıtlanması açısından tek başına yeterli kabul edilemez.
Fiili çalışmanın varlığı, sigortalılığın tespiti davalarında uygulanan ilkelere göre belirlenmelidir.
YARGITAY HUKUK GENEL KURULU E: 2003/21-634 K: 2003/572 T: 15/10/03
Taraflar arasındaki “tesbit davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Kartal 1. İş Mahkemesi’nce davanın kabulüne dair verilen 18.06.2002 gün ve 2002/59 E., 268 K. sayılı kararın incelenmesi davalı SSK vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 21. Hukuk Dairesi’nin 12.12.2002 gün ve 2002/7261-10558 sayılı ilamı ile; “Bir.kimsenin sigortalı sayılabilmesi için sigortalı işe giriş bildirgesinin varlığı yeterli değildir. Aynı zamanda o kimsenin 506 sayılı Yasa’nın 2. maddesinin belirlediği biçimde eylemli olarak çalışması da koşuldur. Bu yön özellikle Sosyal Sigortalar Kanunu’nun 6. maddesinde ve Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 30.06.1999 gün ve 1999/21-549 Esas, 1999/555 sayılı Kararında da vurgulanmıştır. Bu bakımdan davacının işyerinde eylemli olarak çalışıp çalışmadığının yöntemince araştırılması gerektiği ortadadır.
Yapılacak iş, davacının çalıştığı işyerinin 506 sayılı Yasa kapsamında bulunup bulunmadığı araştırılmak ve kendisi ile aynı dönemde birlikte çalışan ve SSK dönem bordrolarında gösterilen kişilerin, bunlar olmadığı takdirde komşu işyerinin kayıtlarına geçmiş kişilerin bilgilerine başvurulmalı, doğum tarihine göre tesbit döneminde asker olup olmadığı araştırılmalı, tanık C.Ç., Müfettiş Raporuna göre davacının bildirildiğini belirttiğinden varsa tespit dönemine ait müfettiş raporunun da araştırılarak sonucuna göre karar vermekten ibarettir.
O halde, davalı Kurumun bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır…” gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, Mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
TEMYİZ EDEN: Davalı SSK vekili
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulu’nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan (…) sonra gereği görüşüldü:
Dava, sigortalılık başlangıcının 01.07.1976 olarak tespiti isteğine ilişkindir.
Davacı, davalılardan (…) Şirketi’nde 01.07.1976 tarihinde hizmet akdi ile çalışmaya başladığım, işe giriş bildirgesinin süresinde Kuruma verildiğini, ancak işveren tarafından aylık sigorta prim bildirgesi ve dönem bordrosunun Kuruma verilmemesi nedeniyle bu tarihin sigortalılık başlangıcı olarak kabul edilmediğini ileri sürerek sigortalılık başlangıcının 01.07.1976 olduğunun tespitini talep etmiştir.
Davalı (…) Şirketi ortaklarından H.D.T. davacının çalışıp çalışmadığını bilmediğini beyan etmiş, diğer ortaklar tebligata rağmen davaya cevap vermemişlerdir.
Davalı Sosyal Sigortalar Kurumu vekili, salt işe giriş bildirgesinin varlığının fiili çalışmayı kanıtlamadığını, davacı için 1976 yılında Kuruma aylık bildirge verilmediğini ileri sürerek davarım reddini savunmuştur.
Mahkemenin davanın kabulüne dair verdiği karar yukarıda belirtilen nedenle Özel Dairece bozulmuş, Mahkemece, “01.07.1976 tarihli işe giriş bildirgesinin süresinde Kuruma veı ildiği, davacı için 1976 yılında bordro verilmediğinin Kuramca bildirildiği, işyeri numarası verildiğinden işyerinin yasa kapsamında olduğu, aynı işyerinde ve komşu işyerinde çalışan işçilerin çalışmayı doğruladığı, yaşı itibariyle davacının 1976 yılında asker olamayacağı, işyerinden bordro verilmediğinden bordro tanıklarının tespit edilip dinlenemeyeceği, müfettiş raporunu davalı Kurumun ibraz etmesi gerektiği, toplanan delillerin yeterli olduğu gerekçesiyle davacının, 209469 no.lu davalı işyerinde 01.07.1976 yılında çalışmaya başladığına ve 1 gün süreyle asgari ücretli çalıştığına ilişkin” önceki kararda direnilmiştir.
Davacıya ait 01.07.1976 tarihli işe giriş bildirgesi Kurama 08.07.1976 tarihinde verilmiş, 1976 yılı III ve IV dönem bordroları Kuruma verilmemiş, davacı için 01.01.1977 tarihinden sonra sigortaya bildirim yapılmıştır.
Uyuşmazlık; 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu’nun 108. maddesi uyarınca sigortalılık başlangıcı yönünden salt işe giriş bildirgesinin verilmiş olmasının yeterli olup olmadığı, ayrıca Kanunun 2. maddesinde öngörülen şekilde fiili çalışmanın da aranmasının gerekip gerekmediği noktasındadır.
Gerçekten; 506 sayılı Kanun’un 2 ve 6. maddelerinde açıkça belirtildiği üzere, sigortalılığın oluşumu yönünden çalışma olgusunun varlığı zorunludur. Eylemi veya gerçek biçimde çalışmanın varlığı saptanmadıkça; hizmet aktine dayanılarak dahi, sigortalılıktan söz edilemez.
Öncelikle fiili çalışmanın varlığının hangi kanıt ve olgularla belirleneceği üzerinde durulmalıdır.
Hemen belirtilmelidir ki, fiili veya gerçek çalışmayı ortaya koyacak belgeler, işe giriş bildirgesiyle birlikte 506 sayılı Kanun’un 79. maddesinde belirtilen ve sigortalının çalışma gün sayısını, kazanç durumunu, çalışma tarihleriyle birlikte ortaya koyan aylık sigorta gün bildirgeleri ile Sosyal Sigorta İşlemleri Yönetmeliği’nin 17. maddesinde belirtilen dört aylık dönem bordroları gibi Kuruma verilmesi zorunlu belgelerdir. Yöntemince düzenlenip süresi içerisinde Kuruma verilen işe giriş bildirgesi, kişinin işe girdiğini göstermekte ise de, fiili çalışmanın varlığının ortaya konulması açsından tek başına yeterli kabul edilemez. Sigortalılıktan söz edebilmek için çalışmanın varlığı, Yargıtay’ın 79/8 maddeye dayalı sigortalılığın tespiti davaları yönünden kabul ettiği ilkelere uygun biçimde belirlenmelidir. Zira sigortalılığın başlangıcına yönelik her dava, sigortalılığın tespiti istemini de içermektedir. Aksine düşünce, özellikle yaşlılık aylığının kabulü için öngörülen sigortalılık süresi yönünden çalışanlar ile çalışmayanlar arasında adaletsiz ve haksız bir durum yaratır. Bu nedenle; işe giriş bildirgesinin verildiği, ancak yasal diğer belgelerin bulunmadığı durumlarda çalışmayı ortaya koyabilecek inandırıcı ve yeterli kanıtlar aranmalı ve kamu düzenine dayalı bu tür davalarda, hakim, görevi gereği, doğrudan soruşturmayı genişleterek, sigortalılık koşullarının oluşup oluşmadığım belirlemelidir. Bu davalarda da işyerinde tutulması gerekli dosyalar ile Kurumdaki belge ve kanıtlardan yararlanılmalı, ücret bordroları getirtilmeli, müfettiş raporları olup olmadığı araştırılmalı, aynı dönemde işyerinde çalışanlar saptanmalı, sigortalının hangi işte hangi süre ile çalıştığı açıklanmalı, gerektiğinde komşu işyeri çalışanlarının da bilgilerine başvurularak gerçek çalışma olgusu somut ve inandırıcı bilgilere dayalı biçimde kanıtlanmalıdır.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 16.06.1999 gün ve 1999/21-510-527; 30.06.1999 gün ve 1999/21-549-555; 05.02.2003 gün ve 2003/21-35-64 sayılı kararlan da aynı doğrultuda olup Mahkemenin direnme kararında belirttiği Hukuk Genel Kurulu’nun 05.12.2002 gün ve 2001-21-1057-1094 Esas, Karar sayılı onama karan o davadaki somut olayın özelliği gözönünde tutularak verilmiştir.
Yerel Mahkemece bu gerekçeye dayalı bozma kararına uyulması gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Direnme karan bu nedenle bozulmalıdır.
SONUÇ: Davalı SSK Başkanlığı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Yukarıda ve Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı HUMK’nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, 15.1 0.2003 gününde oybirliği ile karar verildi.
2004/3 2004/3
Karar detayı İstanbul Barosu Bilgi Havuzundan alınmıştır.