Katkı Payı ve Katılma Alacağı Yargıtay Emsal Kararı ile ilgili tüm detaylar kurumsal web sitemizde sizlere sunulmaktadır. Tokat ilinin önde gelen avukatlarının görev yaptığı hukuk büromuzdan, benzer hususlar ile alakalı destek, bilgi talebinde bulunabilirsiniz.
8. Hukuk Dairesi 2021/928 E. , 2021/4343 K.
MAHKEMESİ :Aile Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Katkı Payı ve Katılma Alacağı
Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada bozma sonrası yapılan yargılama sonunda Mahkemece, birleşen davanın reddine karar verilmiş olup hükmün davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairece dosya incelendi, gereği düşünüldü.
KARAR
Davacı … vekili, asıl davada evlilik birliği içinde 01.01.2002 öncesi ve sonrası davalı erkek adına edinilen bir kısım taşınmazlar yönünden, bozma sonrası birleşen davada ise davalının müteahhit olarak kat karşılığı inşaat sözleşmesi ile bina inşa ettiği dört parça taşınmaz yönünden, mal rejiminin tasfiyesi ile alacak isteğinde bulunmuştur.
Davalı … vekili, davacının katkısının bulunmadığını ileri sürerek davaların reddini savunmuştur.
Mahkemece verilen ilk kararda, davanın kısmen kabul kısmen reddine karar verilmiştir. Davacı vekili ve davalı vekili tarafından temyiz itirazı üzerine yapılan inceleme neticesinde Dairenin 2014/5553 Esas, 2015/14152 Karar sayılı ilamıyla, dava konusu reddedilen 01.01.2002 öncesi davalı adına kayıtlı taşınmazlar yönünden talep miktarı gözetilerek davacı lehine TMK’nin 4. ve TBK’nin 50. maddeleri uyarınca uygun bir alacak miktarına hükmedilmesi, dava dilekçesinde 22 nolu ve 20 nolu bağımsız bölümler ile davalı adına … hesabındaki paralara ilişkin alacak talebi de bulunduğundan bu talepler hakkında olumlu olumsuz bir karar verilmesi gerektiğine işaret edilerek hüküm davacı yararına bozulmuş, davalının tüm ve davacının diğer temyiz itirazları yerinde görülmeyerek reddedilmiştir. Davalı vekili tarafından karar düzeltme isteğinin de reddine karar verilmiştir.
Mahkemece bozmaya uyularak yapılan yargılama neticesinde verilen ikinci kararda uyulan bozma ilamı kapsamı gereğince, davaya konu daha önce verilen karar kesinleşmiş olmakla bu hususlarda yeniden karar verilmesine yer olmadığına, bozma kapsamında kalan 01.01.2002 öncesi edinilen dava konusu taşınmazlar yönünden TMK’nin 4. ve TBK’nin 50. maddeleri uyarınca takdiren 20.000,00 TL’nin davalıdan alınarak davacıya ödenmesine, hükmedilen bu paraya dava tarihi 01.12.2006 tarihinden geçerli olmak üzere yasal faiz yürütülmesine, dava edilen … hesabındaki alacak yönünden talebin reddine, bu dava ile birleşen Ankara 5. Aile Mahkemesinin 2010/1059 Esas sayılı dosyasındaki talep yönünden ise davanın reddine karar verilmiştir. Birleşen davanın reddi yönünden davacı vekili tarafından temyiz itirazı üzerine yapılan inceleme neticesinde Dairenin 2019/5871 Esas ve 2020/1754 Karar sayılı ilamıyla tek bilirkişi tarafından tanzim edilen ve zarar tesbiti yapılan rapor hükme esas alındığı, ancak dosya kapsamı incelendiğinde üçlü bilirkişi heyeti tarafından tanzim edilen ve kar tesbiti yapılan 27.06.2013 tarihli raporunda mevcut olduğu, iki rapor arasında 21.05.2018 tarihli bilirkişi raporuna neden itibar edildiğinin karar yerinden anlaşılamadığı, raporlar incelendiğinde davalının inşa ettiği binaların maliyet hesabında esas alınan değerler (belediye rayici-serbest piyasa rayici), bina maliyeti hesaplanırken esas alınan yıl (yapı ruhsat tarihi-binanın bitirildiği yıl), davalıya müteahhit olarak düşen dairelerin bedelleri (kat irtifak tesis tarihi-binanın bitirildiği yıl) gibi farklılıklar bulunduğu, bu doğrultuda ulaşılan sonuçların da (zarar-kar) birbirinden farklı olduğu, raporların kendi içlerinde ve birbirleriyle çelişkili tespit ve değerlendirmeler bulunduğu halde bu çelişkileri giderecek üçüncü bir rapor alınmaksızın ve ayrıca gerekçe gösterilmeksizin 21.05.2018 tarihli bilirkişi raporuna istinaden davanın reddinin hatalı olduğu, Mahkemece daha önce bu dosyada görev almamış inşaat mühendisi, mimar ve mali müşavir olmak üzere üç teknik bilirkişiden oluşan heyetten 27.06.2013 ile 21.05.2018 tarihli raporlardaki çelişkileri giderecek şekilde, dosya kapsamına uygun, gerekçeli, denetlenebilir yeni bir rapor aldırılması ve oluşacak sonuca göre davacının birleşen dava yönünden bir karar verilmesi gerektiğine işaret edilerek hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
Bozma sonrası yapılan yargılama neticesinde Mahkemece verilen son kararda, birleşen Ankara 5. Aile Mahkemesinin 2010/1059 Esas sayılı dosyasındaki talebin reddine karar verilmiştir. Hüküm, süresi içerisinde davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Eşler arasında mal rejimi tasifye edilirken mal rejiminin sona erdiği sırada mevcut olan edinilmiş mallar tasfiye edilir (4721 s.lı TMK mad. 235/1). Eşlere ait kişisel ve edinilmiş mallar, mal rejiminin sonra ermesi anındaki durumlarına (nitelik, seviye, aşama vs) göre değerlendirilir (TMK mad. 228/1). Bu malların, kural olarak tasfiye anındaki (TMK mad. 227/1 ve 235/1), sürüm (rayiç) değerleri (TMK mad. 232 ve 239/1) hesaba katılır. Yargıtay ve Dairemizin uygulamalarına göre, tasfiye tarihi karar tarihidir. Mahkemece, tasfiye konusu malın karara en yakın tarihteki sürüm değeri belirlenmelidir.
Dosya kapsamındaki tüm bilgi, belge, beyanlar ve bilirkişi raporları incelendiğinde yapılan değerlendirmenin aile hukuku ile mal rejimi tasfiyesinin temel ilke ve esaslarına aykırı düştüğü, hesaplamada şirket tasfiyesi gibi farklı yerde farklı zamanlarda inşaa edilen binalar için aksi ispat edilemediğinden yapım maliyetlerinin edinilmiş mallar ile karşılandığının kabul edilmesi gerektiği de gözetilmeksizin tamamının kar ve zararlarının toplamına göre bir değerlendirme yapıldığı anlaşılmaktadır.
Somut olayda davalı erkek tarafından dört ayrı taşınmazda dört ayrı kat karşılığı inşaat sözleşmesine istinaden bina inşa edildiği ve bu binalarda ilgili kat karşılığı inşaat sözleşmelerine göre davalıya düşen daireler bulunduğu sabittir. Mahkemece, söz konusu daireler davalı erkeğin edinilmiş malı olarak kabulü ile bu dairelerin mal rejimi sona erdiği boşanma dava tarihi itibariyle nitelik, seviye vb durumları dikkate alınarak Dairenin yerleşik illke ve esaslarına uygun şekilde davacının katılma alacağı hesap edilmelidir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin yazılı temyiz itirazları yerinde görüldüğünden kabulü ile hükmün 6100 sayılı HMK’nin Geçici 3. maddesi yollaması ile HUMK’un 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, taraflarca HUMK’un 440/I maddesi gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine ve peşin harcın istek halinde temyiz edene iadesine 25.05.2021 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.